8 Aralık 2014 Pazartesi

Labirent: Ölümcül Kaçış ilk iki kitap ve Çizgili Pijamalı Çocuk Yorumu |



Merhaba sevgili okuyucu! :)
Bu post bu blogun ilk yazısıdır ve içeriği, kitap olarak; Labirent:Ölümcül Kaçış (Maze Runner)  serisi ve film olarak; Çizgili Pijamalı Çocuk ( The Boy in the Strıped Pajamas) hakkındadır. 
Öncelikle Labirent'ten başlamak istiyorum... İlk kitap ilk sayfadan son sayfaya kadar soluksuz okutuyor ki bence bunun sebebi konunun merak uyandırması ve 'neden?' sorusuna tam olarak cevap vermemesi böylece okuyucu 'acaba ne olacak?' düşüncesi ile  heyecanına heyecan katarak kitabı soluksuz okuyor. En azından kitap bende böyle bir etki bıraktı. Kitap kahraman bakış açısıyla yazılmış ki bu, gözlerimizi karanlık bir kutuda Thomas karakteri ile açtığımız anlamına geliyor. Kendisini bir labirentte ve labirent ile yaşadıkları alanı ayıran bir duvarın arkasına hapsedilmiş buluyor. Tabii yalnız değil ondan önce gönderilen 30-40 kadar çocuk daha var böylece karakterimizin olayı çözmeye çalışmasıyla biz Labirent'in korkunç dünyasına adım atıyoruz. İlk kitabı gerçekten çok beğendim. Heyecan, merak, kuşku, gizem her şey bu distopik hikayede mevcut :) tabii hal böyle olunca kitabı bitirir bitirmez hemen sevgilimi kolundan tuttum ve filmine götürdüm. Gerçekten çok  önemli olaylar değiştirilmiş olsa da neredeyse kitaptan aldığım gerilim zevkini filmden de aldım. Hele ki kitabı okumayan biri kesinlikle daha çok beğenecektir bkz: erkek arkadaşım :)) ben film boyunca ''aaa bu böyle değildi kitapta'' cümlelerimle biraz boğucu olsam da kesinlikle beğendik. Alınır, izlenir -çünkü maalesef vizyondan kalktı- 
Gelelim Maze Runner'ın ikinci kitabı olan; Alev Deneyleri'ne... 
Maze Runner'dan sonra Alev Deneyleri benim için büyük bir YIKIMDI :/ Kesinlikle ilk kitabın gizemi, büyüsü ikinci kitapta yoktu! Hatta bazı yerleri o kadar basit geldi ki bir ara yarım bırakmayı bile düşündüm ve aynı zamanda çokta şaşırdım. Sanki ilk kitabın yazarıyla ikinci kitabın yazarı farklı gibiydi! Neyse ki sonlara doğru kendini biraz toparladı ve neredeyse ilgi çekici bir finalle ikinci kitabı bitirdi. Üçüncü kitapta ne olur ne olmaz bilmiyorum ama her zaman söylediğim gibi her şeyin ilki bambaşka oluyor yahu!
Tabii bu benim düşüncem belki aranızda farklı düşünenler olabilir :)

Şimdi ise Çizgili Pijamalı Çocuk'tan bahsetmek istiyorum..
Konusu: bir Nazi subayının oğlu ile toplama kampında esir tutulan küçük bir Yahudi çocuğun hikayesi. 
Zaman: 2. dünya savaşı...
Baş karakter Bruno'nun gözünden anlatılan bu hikaye gerçekten beni çok yaraladı. 
Henüz 8 yaşında iki çocuğun iki 'farklı' çocuğun hikayesi anlatılıyor. Baba Nazi askeri, anne bu zulme karşı bir insan sever abla toplumdan etkilenen bir ergen ve Bruno... Dünyanın kirli yüzünü görmek istiyorsanız, her şeyin yalan insan olmanın en gerçek değer olduğunu görmek istiyorsanız KESİNLİKLE izleyin derim bu filmi... 
Film şu cümle ile başlıyor :
''Çocukluk dönemini; sesler, kokular ve  görüntüler belirler ta ki aklın karanlık tarafı  gelişene kadar.''



Sevgiler... 
Özge*

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder